24 Ağustos 2011

*CHANGOVER IN THAILAND... (PART 5)...














Ertesi gün "floating market" turu için yola çıkıyoruz. Yüzen market Bangkok ve Kanchanaburi'ye hemen hemen aynı uzaklıkta...(yaklaşık 2 saat)...











Floating market (yüzen market) turumuza başlamak için kanalların birine yanaşıp, teknemize biniyoruz. Biz giderken karşıdaki grup dönüyor. Biri bana karşılaşan iki grubun birbirine neden böyle baktığını açıklasın:) Baktım bizim teknede aynı şekilde onlara bakıyor.




Laura'yı tanımışsınızdır. İlk önce bir süre bu şekilde kanallarda ilerliyoruz.




Sonra evlerin arasından geçiyoruz ve markete yaklaşmaya başlıyoruz. Kanaldaki su size kirli gibi görünebilir ama insanlar bu kanalda çamaşırlarını yıkıyorlar.




Çarşının merkezine geldik. Kıyıda kanala bakan dükkanlar olduğu gibi teknelerinde satış yapanlarda var.




















Bu yılanlı arkadaş, çek beni dedi bende dayanamadım, çektim...











Teknede mangal keyfi yapıyor gibi görünen bu teyze, "dragon ball" satıyor. Satılan ürünün adının çevirisi kişiden kişiye değişeceği için yorumsuz yazdım.











Öykü aldığı şapka (aynı zamanda yelpaze olan) ile hemen ortama uyum sağlıyor...






Sırada hindistan cevizi fabrikası ziyaretimiz var. Hindistan cevizinin yağını suyunu kullanıyorlar.





Hindistan cevizi fabrikasında güğümden yapılmış ilginç bir pisuvar örneği.







Bende ortama uyum sağlama şapkamı buldum...





Paramız yetişmeyince kısa süre fabrikada çalışmamız gerekti. Öykü gayet iyi çırpıyordu ama adam pek beceremiyordu...







O yüzden adamın elinden alıp, nasıl yapılacağını ona gösterdim...






Hindistan cevizi fabrikasından sonra Thailand ın diğer önemli ürünü Tik ağacının, işlenip satıldığı bir atölyedeyiz.







İlk önce cizimi üstüne yapıştırıyorlar ve ona göre oymaya başlıyorlar.







Bu amca tam anlamıyla üç boyutlu bir oymacılık sanatı yapmış. Ağaçların dallarının arkasında maymunlar falan var. (aradan sokup nasıl oydun arkaları anlamadım)...







Burda bitmiş ve boyanmış bir örneği görüyorsunuz...







Bunun üstüne bir cam kestirirsen, çok güzel yemek masası olur...





İşte yıllardır aradığım tahtımı buldum sonunda...




Sırada "Tiger Temple" var. Giriş için burdan bilet alıyorsunuz 600 Baht( yaklaşık 32 TL-kişi başı ) Öykü'nün yanındaki Laura'yı artık hepiniz tanıyorsunuz...






Tapınağın geniş bir bahçesi var ve bahçede domuzlar, keçiler v.s. dolaşıyor. Bir nevi hayvanat bahçesi...







Burası kaplan sevme alanı. Öğleden sonra şekerlemesi yapan kaplanları, yeşil kıyafetli görevliler nezaretinde sevebiliyor ve fotoğraf çektirebiliyorsunuz.





Hayvanlar alışmışlar, onlara dokunup dokunmamanız pek umurlarında değil sanki...





Şimdi fotoğrafa bakınca duruma uyandım, bu arkadaş bağlı değil mi? Eğer bağlı değilse benim orada ne işim var ???









Korkmayın, esniyor sadece, maşallah dişlerin hepsi yerinde ve sağlıklı...














Şimdi sıra Öykü'de...





Bu kaplanın bağlı olmadığının farkında değiller sanırım...












Oynama hayvanın kafasını...






Bu rahipte biz orada olduğumuz sürece orada oturdu. Sanırım kaplanları sakinleştirici sinyaller gönderiyor...:)






Tapınağın bahçesinde dolaşırken küçük kaplanları gezdiren rahiplerle karşılaşıyoruz. Sanırım onları eğitiyorlar...







Bu uykulu değildi, bana dönüp kükredi, maşallah bununda dişleri gayet sağlıklı, yakından bizzat inceledim...




İki tanede ayı var, onlar kafesin içindeler...






Deve kuşumuz...








Bunlarda sakız çiğneyen mandalar:) Hepsinin sadece kafaları dışarıda ve devamlı ağızları sakız çiğniyormuş gibi oynuyor...(geviş getiriyorlar)







Bunlar tavşangillerden büyük ihtimal...




Tapınağa geldik. Eğer 5500 Baht (yaklaşık 290 TL) verirseniz rahiplerle burda kahvaltı yapıyor ve kaplanlarla suyun içinde sabah egzersizine katılabiliyorsunuz. Bu şekilde günde sadece 10 kişilik bir grup kabul ediyorlar...








Kartal arkadaş oldukça sabit bakıyor, kör olduğundan şüphelenmekteyim.





Burda anne domuz, yavrusuna çok yaklaştığımız için bizi uyarıyor. khorrrk,khorrk tarzı bir ses çıkararak...




Bizde geriye çekilip gitmelerini izliyoruz.




Tapınakta yapabilecekleriniz ve yapmamanız gerekenler.







Gezinin yorgunluğu yüzüme ve saçlarıma yansımış :))





Akşam, otelimizin bahçesinde pakete dahil olan akşam yemeğimizi yedik, üstünede bonus olarak dondurma verdiler.



Bu arada fotoğrafları olmayan ama kısaca bahsetmeden geçemeyeceğim thai masajı olayı var. Yemekten sonra masajı alabiliriz dedik, ikimizde gerginiz ve bir saat çok uzun, biraz yaptıralım sonra keselim dedik.



Odaya iki abla geldi 35 yaşlarında biri zayıf, diğeri güreşci gibi, güreşci gibi olan nedense Öykü'yü seçti. Biz soyunacakmıyız, yatağa nasıl yatacaz hiçbir şey bilmiyoruz, giysilerimizle odamızdaki çift kişilik yatağa sırt üstü yattık. Manzarayı düşünün Öykü ve ben yatakta sırt üstü yatıyoruz üstümüzde iki tane taylandlı kadın, bu durumda basılsak kime nasıl açıklarız bilemiyorum artık...



Ayak parmaklarınızdan başlayarak vücudunuzdaki tüm eklemleri oynatıyorlar. Kadınlar bitti dediğinde bize daha on dakika olmuş gibi geldi, bir saatin nasıl geçtiğini anlayamadık...Giderseniz mutlaka yaptırın...






Ve Kanchanaburi'de son gece ve son Chang...Yarın Bangkok'a geri dönüyoruz, daha önce kaldığımız hostel'e mail attım ve aynı fiyattan anlaştım...









1 yorum:

Adsız dedi ki...

Hi Baris,

Fantastic trip mate, you and your Mrs. certainly get about, its a long time since I've been to Thailand but it still looks the same. Your very brave going on Asian trains, I didnt see any goats or chickens on the train with you, so I guess the trains have got better in Thailand!!

Cheers,

Dave....