16 Kasım 2009

* 15.11.2009 Kuşadası video...


Gittik...We went...
Gördük...We saw...
Geldik...We came...

Eğer bu videonun resimli raporunu okumak istiyorum diyorsanız buraya tıklayın...

* I saw Kusadasi... (Kuşadası'nı gördüm...)

For english press 9 (If you want to check this trip in english click here)
Bu geziyi sadece türkçe olarak yayınlayacağım. Tüh naptın!, Biz senin müthiş ingilizcenle kendimizi geliştiriyorduk :) , Bizi bundan mahrum bırakamazsın :) diyorsanız yukarıdaki linki tıklayınız aynı geziyi Dave ingilizce olarak yayınladı. (İngilizcesi fena değil, nede olsa ingiliz :))
Beni ingilizcesi-türkçesi ilgilendirmez arkadaş, ben videosunu izlemek istiyorum diyorsanız buraya tıklayın.


Yol bu şekilde. Hava açık ve güneşli en yüksek 18, en düşük çok soğuk. Yaklaşık 330 km. Kırmızı gidiş, yeşil dönüş...


Buluşma saatimiz 9:00. Andaç saat 8:24 de geldi sağolsun, bende erken gelmenin cezası olarak simit almaya gönderdim. Saat 9:04 de Teo aradı, Muğla girişinde polis kontrolüne takılmışlar.

İşte geldiler. Yaklaşık 15 dakika kadar telsiz konusu konuşuldu. Konu şu; biz iki adet Aselsan MT975 telsiz ve motosiklet başlık takımı aldık. Aselsan bu başlık takımlarını iki jak çıkışlı olarak üretmiş, biz alırken herhangi bir elektrikçi iki dakikada tek jak a çevirir sorun olmaz dediler. Ama bir cumartesimi buna harcadım ve Aselsan'ın burdaki yetkili serviside dahil bu işi başarabilen olmadı. Ve biz yola telsiz olmadan çıkmak zorunda kaldık. İşin ilginç yanı Dave ingiltere'den kulaklığını aldı ve hiç sorunsuz kullanıyor, Aselsan Cobra telsizleri bu konuda ünlüymüş zaten durmadan telsizlerin bir yerlerini değiştiriyormuş, yani belli bir standart yokmuş. Yani gidip arkadaşınızla iki tane aynı model telsiz alıyorsunuz ve üretim tarihleri farklı ise farklı jak girişlerine sahip iki telsiziniz oluyor. Neyse, sorunu bugün (pazartesi) çözmeye çalışacam.

İlk önce atlarımızın karnını doyurduk. Sonrada kendi karnımızı doyurmak için uygun bir yerde durduk.

Çine barajı manzaralı Kahvaltı. Andaç'a 6 simit al demiştim, beni dinlememiş 10 simit almış ve hepsi bitti. (hepsini kahvaltıda bitirmedik, gün içinde bitti).

Çimlerin üzerinde kahvaltı, ben çay demleyip termosa doldurmuştum, herkese yaklaşık iki bardak çay düştü. Birer bardak daha olsa içilirdi, sanırım 1,5 litrelik termosa geçmeliyim.

Yerde ege bölgesi haritası, Çine'den sonra karpuzlu üzerinden dağlardan Labranda, Milas'mı yapsak, yoksa Kuşadası'na gidip orlarda telsiz için uygun jak mı arasak karar vermeye çalışıyoruz.

Karar verildi istikamet Kuşadası...


Aydın'a yaklaştığımızda Andaç öne geçip bizi durdurdu. Söke'ye gideceksek Koçarlı üzerinden bir yol var ordan gidelim dedi ve demesiyle birlikte kabul edildi.


Aydın'a 2-3 km kala Koçarlı sapağından saptık. İlk gördüğümüz köy kahvesinde çay molamızı verdik.


Kahvehanedeki konumuz GPS gerekli mi?-gereksiz mi?. Sonuç ; Türkiye sınırları içinde gereksiz ama avrupaya gidilecekse en azından birimizde olması gerekir.

Portatif masamız, ben neskafe içtim onuda çay bardağında veriyorlar.

Söke'ye vardık. Burda benzin istasyonunda ihtiyaç molası verdik. Burdan Kuşadası oldukça yakın.

Kuşadası kipa. Teoman'la Dave motoru hangimiz daha çok yatırmışız onu tartışıyorlar...


Bu garip fotoğrafın bir açıklaması var tabi... Hepimiz bu 15cm yüksekliğindeki kaldırıma çıkıp park ettik, Andaç (F650GS) burdan çıkamam dedi ve ilerden rampanın olduğu yerden dolaştı. Burda BMW'ye laf edecek değilim ama şu atasözünü söylemeden geçemiyeceğim "At sahibine göre kişner".

Motorlarımız Kuşadası moto-park yönetmeliğine göre park edilmiş şekilde :)


Burdaki jak arama çalışmalarımızda sonuçsuz kalınca sahilde oturup çaylarımızı içtik. Şu denizde duran şeyi görünce içimden "aha denize otel yapmışlar" dedim.

Söke outlet teki Tekzen'e uğradık, ne aradığımızı biliyorsunuz, onu bulamadık.(jak). Bundan sonra istikamet Milas...

Teo arkamda...

Teo önümde... (Kanuni S&T 250 Comet)

Andaç... (BMW F 650GS)

Dave...(Honda Transalp XL 650)

Söke ovasındayız, yolda sürüş düzenimiz bu şekilde...

Milas'a vardık. Burda Andaç'tan ayrılacaz ama Andaç nerde?

Hah geldi...


Teo küçük gelen kışlık eldivenlere çözümü bulmuş, parmak uçlarını kesmiş. Bu sayede eldivenin iç yapısını görebiliyoruz, elyaf ve su geçirmesin diye bildiğimiz naylon kullanmışlar. Teo eldiveni giymiş ama bu halde tel. kullanamıyor, eldivenler elindeyken biri aradığında bize açtırdı...


Güle Güle Andaç... Onun eve 45km si, benim 65km, Teo ve Dave in yaklaşık 140 km'leri kaldı.


Bozarmut'da Teo'yu çekeyim dedim ama biraz titretmişim sanırsam :)

Sabah benzin aldığımız yerde tekrar duruyoruz ve Dave benzin alıyor, ne de olsa transalp biraz fazla yakıyor :)). Muğla'da ayrılıyoruz, Teo'lar eve varıncaya kadar donmuşlar...

8 Kasım 2009

* 25.000 kms with Africa Twin... (Africa Twin ile 25.000 km...)

I bought my Africa Twin on 17th of March 2008, more than 1,5 years and more than 25.000 kms...

Ben Africa Twin'imi 2008'in 17 Martında aldım, 1,5 yıldan ve 25.000 km den fazla olmuş...


30 Ekim 2009

* 29 October 2009 trip... (29 Ekim Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun...)


Güzergah bu şekilde, numaralardan hangi fotoğraf nerede çekilmiş bakabilirsiniz..
Road is this, I will write the picture number below it according to this map.

No : 1, Buluşma yeri Akçapınar tostçusu, ağaçlı yolun sonundaki köyün içinde.
Number :1, meeting point Akçapınar toasted sandwich center :), after Marmaris junction, end of the woody road.

Kahvaltıda tostumuzu yedikten sonra biraz yolluk almak için bir sonraki köy olan Gökçe'de mola veriyoruz.
A break for buying water, biscuit etc.

Sedir adası yol ayrımından bir sonraki sapaktan sağa doğru yoldan çıkıyoruz. Teoman peşimde takipte...
Follow me Teo, Follow me...

No : 2, İlk mola yerimiz Karacasöğüt. Ben buraya daha önce Ayın koyuna giderken gelmiştim, bakınız... (Africa Twin Ayın Koyu'nda)
Number: 2, First place is Karacasogut, I have been here 4 months ago, for more... (click here)

Yoldan bir görüntü. Adam konteynerden ev yapmış, güneş enerjisi, uydu anteni v.s. herşey tam.
Firstly it looks like poor but if you look carefully you'll see solar energy, satellite system etc. , it is enough for living in summertime :))

No:3, Burası da Okluk Koyu ya da diğer bilinen adıyla İngliz Limanı. Bu gördüğünüz tekne Deniztemiz derneğine ait, sanırım koylarda demirleyen teknelerin denizi kirletip kirletmediklerini kontrol ediyorlar.
Number: 3, Okluk Bay.(This bay has two name, British Harbour is the second one)

Okluk koyundan başka bir enstantane.
Another view from Okluk Bay.

Okluk koyundan sonra Ayın koyuna doğru yöneliyoruz.
After Okluk Bay, we are on the way of the Ayin Bay.

Burdan sonra yol toprak oluyor.
After this crossroad, the dirt road starts.

Ayın Koyunun yakınına kadar yol bu şekilde gayet güzel, toprak otoban gibi.
First kilometres is good as you can see on picture.

Biz son sapaktan Ayın koyuna sapmayıp Kargılı tarafına devam ediyoruz. Fotoğrafın üstüne tıklayıp büyütürseniz karşı tarafta Ören termik santralinin bacasını ve Ören'i görebilirsiniz.
The other side is Ören. You can click here for Ören

Burdan sonra yol oldukça bozuluyor, zıplaya zıplaya devam ediyoruz.
The road is very bad.

No: 8, Her sapak bir seçimdir. Biz Kargılı'yı seçiyoruz.
Number :8, Kargılı turn...

Seçmesek iyi olacakmış :))
Let's play in mud :))

No:4, Kargılı olduğunu düşündüğümüz koya giriyoruz ama yanılmışız, biraz önce yanından geçtiğimiz yermiş. Buranın adının Tuzla olduğunu öğreniyoruz ordaki bir balıkçıdan. Teoman motoru denize kadar sokuyor.
Number :4, We thought that this bay is Kargılı but we're wrong, here is Tuzla Bay.

O denize kadar girerde ben giremezmiyim. Girmek sorun değil de sonra çıkarken biraz zorlandım yumuşak zeminden dolayı...
Africa Twin will swim...

Bu fotoğrafı özellikle büyütmenizi istiyorum. Yolun kenarında emniyet duvarı gibi görünen mavi çizgi, arı kovanları. Yaklaşık 400-500 metre yolun kenarına dizilmiş ve bizde onların önünden geçtik. Eğer bir düşseydik sonumuz pek parlak olmazdı.
The blue line on the picture is beehives. İt's about 400-500 meter near the road and we're coming from that road...

Biraz önce sahiline kadar girdiğimiz koyun yukarıdan görüntüsü.
Tuzla Bay from the hill.

Burdan sonra gene yön duygumuzu kaybediyoruz ve ne tarafa gittiğimizi kestiremiyoruz. Yolda oldukça bozuluyor.
We're lost again...

Sapaklarda mola verip ne tarafa gideceğimize karar veriyoruz. Bu resim çekilirken Teo'nun motoru yumuşak zeminden dolayı yan yatmaya başlamıştı (o an farketmedim). Çekildikten hemen sonrada motor yavaşça kendini yere bıraktı.
Every turn we stopped and decided to choose one of it. After this picture Hyosung fell down because of the soft ground.

Her taraf dağ, tepe birini aşıyoruz diğeri çıkıyor karşımıza. Bu yarımada ne kadar büyükmüş!!!
Where are we and what are we doing here!!!

No: 6, Burda mola verdiğimizde aşağıda yolun ikiye ayrıldığını görüyoruz. Ben bu noktada üstün yön bulma özelliklerimi kullanarak sola gideceğimize karar veriyorum, sola doğru giderek tahminim Marmaris girişine yakın bir yerlere çıkacaktık.
Number :6, After this break we decided to choose left one on every turnout.

No: 5, Nereye çıktık tahmin edin. Meğer bir tur atıp gelmişiz. Teo'nun elma yediği, karşıda Ören'in göründüğü fotoğraftaki yerin hemen 20 metre üst tarafına çıktık.
Number:5, Guess where we are. Check the map with number 5 you'll see...

No : 7, Marmaris, İçmeler. Yorulmuşuz. Burda biraz dinlenip dönüş yoluna geçiyoruz. (anayoldan).
Number:7, We're tired, this our last break, İçmeler, Marmaris.

Sakartepe'den Gökova körfezi...
Gokova gulf from Sakartepe...