16 Ağustos 2011

*CHANGOVER IN THAILAND... (PART 4)...















Kanchanaburi'de ilk gecemizde, bacpackerlar tarafından çok sevilen ve tavsiye edilen yer olan "Jolly Frog"a gidiyoruz. Burda kalmadık ama en azından yemeği burda yiyelim dedik. Sarımsaklı kalamar yiyelim dedik, thailand'da yediğim en kötü yemekti, chang gayet güzeldi :)) (Öykü de beğenmedi ve hiç yemedi)









Sonra otelimize geri dönüyoruz. Bunlar otelin tavşanları, beyaz olan kendini sevdiriyor ama diğeri biraz yabani.










Bahçedeki masalardan birine yerleşiyoruz. Ben yine aldım Chang'imi, Öykü ice tea'sini içip telefondan internete girmeye çalışıyor.







Dediğim gibi akşamları kendi bahçemizde takılıyormuş gibiydik.





















Bu da bu gecenin son pozu olsun. Biran önce yatalımda yarın olsun, Erawan şelalerine gidelim.












Erawan şelalerine giderken sin-kov'unuzu yanınızda getirmeniz isteniyor. Ama abartılacak kadar sivrisinek yok bence, Akyaka'da güneş batınca yaşanan sivrisinek istilası ile karşılaştırınca hiç yok gibi.









Orada olduğumuzun ispatı olarak bir foto çekiyoruz:)))











Erawan şelaleri bu şekilde 7 bölümden oluşuyor. Burası birinci bölüm, en son bölüm için 1,5 km yürümeniz gerekiyor.











Suyun içine girince bu balıklar ısırmaya başlıyor, özellikle tırnak kenarındaki derileri ve canınızı yakıyorlar.







Tablo bu şekilde, 7. Bölüm 1550 m. sonra, kısa gibi görünsede tırmandığınız için oldukça zorlanıyorsunuz.







Burası 3. bölüm'dü galiba, tam hatırlamadığım için biraz atıyorum :))







Burdaki yeşil şey, bazılarının büyüklükleri kuş kadar olan tayland kelebeği....










Bu resim de, kendimi vietnam savaşında gibi hissetmeme sebep olan bazı yerlerine ışık bile düşmeyen ormanı görebilirsiniz.









Şelalenin yanından, ormanın içinden yukarı doğru tırmanmaya devam ediyoruz.














Öykü ve maymun aynı karede. İlk başta şirin gibi gözükselerde, bunlar bildiğin hırsız, sen yüzerken bıraktığın eşyaları aşırıyorlar, giderseniz dikkat edin. Hatta bu ağaçtaki arkadaş resimden birkaç dakika sonra ağaçtan sarkarak birinin sırtından çantasını asılarak almaya çalıştı. Bunu yaparken dişlerini çıkarıp, bağırdıkları için korkutucu oluyorlar...









Bende 1,5 km yürümenin yorgunluğunu atmak için biraz yüzeyim diyorum...









Piranha'nın üçüncü kuşaktan dayısının oğlu olan balık kardeşler ayağımı ısırınca bu şekilde bir "yandım anam" durumu ortaya çıkıyor.







Balıkların ısırmalarına dayanarak Müfreze(Platoon) filminin unutulmaz sahnesini canlandırıyorum.(balık ısırmalarını mermi olarak düşünürsek:))



Birazdan doğa ana ile kucaklaşıcam...





















Öykü, balık saldırılarına maruz kalmamak için, girmemeyi tercih etti...















Ayakkabılarımıda çantama asıp "John Rambo" edasıyla geri dönüş yoluna geçtim.









O sırada albay gelip Afganistan'da bana ihtiyaç duyduklarını söyleyince bende bandanamı bağlamak zorunda kaldım. Yoksa albay'ı afganistan'da esir mi almışlar, şimdi tam hatırlamıyorum :)))















Burda her ne kadar kıza doğru tırmanıyormuşum gibi görünse de...











Asıl amacım buydu :)







Birden muson yağmuru başlıyor ve kahramanlarımız ıslanan ormanda bir sonraki görevlerine yol alıyorlar...













İşte bir sonraki görev "bamboo rafting", çok gereksiz birşey ama bunu denemeden bilemezdim. Önde ben Rambo, arkamda Adrian (filmler karıştı galiba:) ve takımım, en arkada şoparan sonradan kawasaki 1400 gtr sinin olduğunu öğrendiğim Avustralyalı arkadaş.







Bu da içinden timsah çıkarda bizi buranın yusuflarıyla tanıştırır mı diye beklediğimiz çamurlu nehir...








Sizi, öndeki motorla nehrin yukarısına doğru çekiyorlar...







Sonra, nehrin akıntısı ve öndeki arkadaşın yönlendirme çalışmaları ile başlangıç yerine dönmenizi bekliyorlar. Nehirde kuvvetli bir akıntı olmadığı için oldukça yavaş bir yolculuk oldu.









Sal kıyıya yanaşırken bir sonraki görevimiz orda banyo yapıyordu...
























Resimlerde gördüğüm zaman, mutlaka yapmalıyım diye düşünmüştüm hep, işte sonunda yapıyorum. Zevkli mi? sayılır. Oturduğunuz yer çok konforlu değil, hayvan bundan bir rahatsızlık duyuyor mu pek emin değilim bu yüzden göründüğü kadar zevkli olduğunu söyleyemem.




































Yaklaşık 15 dakika kadar gezdiriyorlar, gezi sırasında fili kullanan arkadaş "mahut" olarak bilinirler, filden inerek sizin fotolarınızı çekiyor. Bunları mahut arkadaş çekti.









Burayı "Kwai köprüsü" filmini izleyenler hatırlayacaktır. Birazdan gelecek tren ile bu yoldan geçeceğiz. Bu arada isteğinize bağlı olarak resort tarzı otellerin aşağıdaki gibi su üzerindeki odalarında kalabilirsiniz.





Bu resimde gidilecek olan tren yolunu daha yakından görebilirsiniz, artı üzerimdeki Chang T-shirt ümü daha yakından görebilirsiniz.







Burası da biraz önceki resim çektirdiğimiz yerin karşısına düşen kayanın içinde yer alan tapınak tarzı yer.













İşte trenimiz geldi, gideceğimiz yolun adı "Death Railway", biraz ürkütücü...



Bu arada bu tren turistik amaçlı işlemiyor, insanlar okuluna, işine gitmek için kullanıyor.










Gördüğünüz gibi tren oldukça lüks :)) Soğutma sistemi; tavanda gördüğünüz fan, oturulan yerler bank şeklinde tahta. Bu arada ilk başta Bangkok'tan Kanchanaburi'ye trenle gelmeyi düşünüyorduk, aynı bunun gibi 3. sınıf bir seferdi ve yaklaşık 4-5 saat sürüyordu. O yüzden otobüsün daha iyi bir tercih olduğunu düşünüyorum. Fiyat farkı 2 TL civarında idi.









Okuldan dönen öğrenciler...









Yolculuğumuz burada sona eriyor. Sırada meşhur "Kwai Köprüsü" var.














İşte Kwai Köprüsü...










Tamamen turistik amaçlı olarak kullanılıyor...İlerde el sallıyorum, beni görüyormusunuz...

























Rayların üstünde yürüme olayını da gerçekleştiriyorum...













Köprünün üstünde son bir "gidiyorum buralardan" pozu veriyorum. Bu arada resimde görülen mor şortlu bayan, Laura'yı daha çok göreceksiniz. Laura ile yüzen market ve kaplan tapınağı turlarında da denk gelicez.












Öykü süt mısırları görünce dayanamıyor, hemen bir tane alıyor...







Akşam yine otelimizin bahçesinde, tavşanlarımızla takılıyoruz.



Yarın sırada "Floating Market" (yüzen market) ve "Tiger Temple" (Kaplan tapınağı) gezilerimiz var...




Part 5



Hiç yorum yok: