23 Eylül 2009

* Africa Twin in Ozdere & Izmir... (Africa Twin Özdere ve İzmir'de...)



The way is this...

Yol bu şekilde...





Preparatory period...




Hazırlık aşaması...








There are lots of speed trap on road. This one is before Aydın. You can see on photo in front of the Anemon Otel.
Yollarda çok fazla radar denetimi vardı. Resimde Aydın girişinde Anemon otelin önündeki radarı görebilirsiniz. Bu şekilde bir denetim hiçbir işe yaramaz bence, ben 80'le gidince hop yakaladık, aşırı hız, ver parayı diyorlar. Ama ben yolda 120 km hızla arkamdan gelen tırlardan nasıl kaçmışım, hatalı sollayarak üstüme gelen manyaklardan nasıl kurtulmuşum soran yok. Şikayet et diyeceksiniz, daha önce ettim ama bir sonuç çıkmadı. Ben hız cezası kesilmesin demiyorum, ama sadece radar koyup para toplayarak bir yere varamazsınız diyorum.



First break in Aydın, I ate pide with a pale yellow cheese made of sheep's milk, it's 4,5 TL. It's taste was so so.

İlk mola Aydın'da bu restaurantda. Ben kaşarlı pide (4,5 TL), Öykü kuşbaşılı kaşarlı pide (6 TL) yedi. Yol üstü lokantası olarak vasatdı. Yani açsanız çok fazla beklentiye girmeden uğrayıp birşeyler yiyebilirsiniz.


Because of the Bayram all express highways are free.

Bayram nedeniyle tüm otobanlar ücretsiz.



A view from the Selçuk road.

Selçuk yolundan bir foto.


Selçuk Castle...

Selçuk Kalesi...


Sirince is a little village famous with wine and textile. It's 8 km from Selcuk. If you haven't seen before you have to see...

Şirince, Selçuk'dan 8 km uzaklıkta şarap ve dokumalarıyla ünlü bir köy. Daha önce gitmediyseniz, gidip görmeniz isabetli bir karar olur.


5 Km after Selçuk there is a little airport near Efes. Here is not for international flights or others, I think just for flight courses and parachute courses.

Selçuk'dan 5 km sonra küçük bir havalanı var. Sanırım sadece uçuş, paraşüt kursları vs. için kullanılıyor.

A view of the Efes antique theatre from the road.

Efes antik tiyatrosunun yoldan çekilmiş bir fotosu.



We are very closed the Ozdere, ten minutes later we will be there.

Özdere'ye çok yaklaştık, on dakika sonra oradayız.


We met with Dilek in Ozdere, Dilek is Öykü's friend from university.

Özdere'de Dilek'le buluştuk, Dilek Öykü'nün üniversiteden arkadaşı.


They haven't seen each other for a long time. While they're talking and walking, I took artistic pictures. This is the first one :)

Uzun zamandır görüşmedikleri için hemen sohbete başladılar. Bende bu sırada sanatsal fotoğraflar çekmek için zaman buldum. Bu ilk sanatsal foto :)


Second one...

İkincisi...


Third one...

Üçüncüsü...


Fourth one...

Dördüncüsü...


And this is the last one...

Bu da sonuncusu, bu resimde gerçekliğin saydamlığına dem vurmaya çalıştım (ne demekse :))


A classic night in Ozdere.

Özdere'de kasik bir gece.




We stayed one night in Ozdere next day we're in İzmir and we're hungary... We ate Jumbo meatball (3,75 TL) in "Kekik Köfte" on Kıbrıs Şehitleri Street. Than, we need to find a hotel.

Bir gece Özdere'de kaldık ertesi gün İzmir'e geldik ve açız... Kıbrıs şehitleri caddesinde Kekik Köfte'de (yanılmıyorsam) Jumbo Köfte (3,75) yedim, Öykü ne yedi tam hatırlamıyorum, dürüm birşey yedi, onunda fiyatı aynıydı. Atıştırma olarak gayet başarılı. Şimdi karnımız doydu bir otel bulmamız lazım.



We found a really a good hotel on Pasaport. Kordon Hotel (4 star),for one night two person is 150 TL. This photo is the view of our room. The yellow building on this photo is Pasaport wharf.

Gerçekten çok güzel bir otel bulduk. Kordon otel 4 yıldızlı, bir gece iki kişi fiyatı 150 TL. Bu foto odamızın manzarası. Resimdeki sarı bina Pasaport İskelesi.


A photo from our room...

Odamızdan bir foto...


In front of our hotel, safe parking place for my Africa Twin.

Otelimizin önü, Africa Twin'im için oldukça güvenli bir park yeri. Utanmasam içeri resepsiyona sokacaktım ama izin vermeyeceklerini düşünüp vazgeçtim :)



Than we went to amusement park.

Daha sonra lunaparka gittik.


Park was very crowd so we went to Konak Pier.

Lunapark çok kalabalıktı ve bu kalabalığın çoğuda pek tekin olmayan tiplerdi bu yüzden ordan ayrılıp Konak Pier'e gittik.




Photo of this travel : Öykü & İzmir.

Bu gezinin fotoğrafı : Öykü & İzmir.



At night sea front was very windy so I drunk only one beer (5,5 TL-50cl). Than I bought from market and drunk at our room with beatiful view. If you want to drink from hotel minibar 33cl beer is 8 TL so I bought from market. (50 cl beer 2,4 TL). By the way tea,coffe and water are free at room. This photo is from breakfast, also breakfast is really good, I like this hotel.

Akşam kordona çıktık bir yere oturalım diye ama hava çok rüzgarlıydı. O yüzden kordonda bir bira (5,5 TL-50 cl) içip otele döndük. Otel minibarında 33cl bir bira 8 TL olduğu için birayı marketten (50 cl-2,4 TL) alıp, odamızın güzel manzarası eşliğinde içtim. Bu arada odada kettle var ve çay, kahve ve su ücretsiz. Bu foto kahvaltıdan, kahvaltı da oldukça başarılı, sevdim bu oteli.


A photo from return way, boring express highway.

Bu fotoda dönüş yolundan, sıkıcı otoban.




On return way we turned off to Kuşadası. We stayed there for a half hour but we forgot to took photo. I draw this picture for you to dream the situation easily in your mind. They say good bye while we're going to Mugla.

Dönüş yolunda yarım saatliğine Kuşadası'na uğradık. Devrim'lerle fotoğraf çekmemişiz o yüzden bizi uğurladıkları anın temsili bir resmini yaptım, zihninizde kolaylıkla canlansın diye :))



Also this is classic. Starbucks coffee tall (4,75 TL) in Söke outlet.

Bu da artık bir klasik. Söke outlet Starbucks da kahve küçük boy (4,75 TL).



Because of Bayram outlet is really crowded.

Bayram nedeniyle outlet oldukça kalabalıktı. Sanırım televizyonlarda çıkan (bence saçma ve yersiz) reklam işe yaramış. İnsanlar alıyor, veriyor ekonomiye can veriyor. Bu reklamın gençlerimiz tarafından yeniden yorumlanmış halini bu linkden izleyebilirsiniz : http://www.youtube.com/watch?v=ITPUYX9fzpY .



See you next time, bye...

14 Eylül 2009

* Africa Twin against the Black Guardians... (Africa Twin Siyah Gardiyanlara karşı...)


Green one is the going way, pink one return way. You will understand why we go out of way for a while after Yatagan.
Yeşil olan gidiş yolumuz, pembe olan dönüş. Yazının ilerleyen bölümlerinde neden Yatağan'dan sonra bir süreliğine yoldan çıktığımızı anlayacaksınız.


09:00 in the morning, my horse is near to ready.
Saat sabah 09:00, atım nerdeyse hazır.
Teoman came on time that we had planned.
Teoman tam planladığımız saatte geldi.

Simit (savory roll covered with sesame seed)office. We bought simit for breakfast.
Simit merkezi, kahvaltı için simitleri aldık.

Perfect four for breakfast. Tea, simit, cheese and good view.
Kahvaltı için muhteşem dörtlü hazır. Çay, simit, peynir ve fonda Muğla manzarası.
You can see Kotekli on this picture (a little bit far). This village get bigger after establishment of the Mugla University.
Bu resimde (biraz uzakta) Kötekli'yi görebilirsiniz. Üniversite kurulduktan sonra burası oldukça büyüdü.
Now we are full, it's time to ride...
Karınlarımız doydu, şimdi biraz yol yapalım...

This picture before Goktepe. Petrol station but no one around, I think if you need petrol you have to find owner first than you can buy.
Bu resim Göktepe'den önce bir yerde çekildi. Petrol istasyonu ama kimse yok. Sanırım petrol ihtiyacı olanlar sahibini arıyor (bu civarda herkes birbirini tanıyordur) ondan sonra benzinini alıyor.

After Yilanli, road was completely bitumen so you can see the effect on picture.
Yılanlı'dan sonra yolda asfalt çalışması vardı, daha doğrusu zift dökülmüş ve yağmurun etkisiyle zift ve çamur karışmış, sonuç olarak bizde bu muhteşem karışıma bulandık.
After Goktepe it's gravel road for 13 km until Dokuzcam.
Göktepe'den sonra Dokuzçam'a kadar toprak yol var, yaklaşık 13 km. Yola bakıyorsunuz toprak yol, yer yer yoğmur sularından göçmüş, bi de tabelaya bakıyorsunuz sanki yol Kavaklıdere'ye kadar otoban :) Böyle bir yola böyle bir tabela ilginç olmuş. Bu tip yollarda genelde beyaz üstüne siyah yazılı küçük bir tabela olur.
A view from the road. This is the best part. Most of the road fell down because of the rain so you have to be careful.
Yoldan bir görüntü. Bu iyi olan kısmı, yolun büyük kısmında yağmurdan kaynaklı dere yolları ve göçmeler oluşmuş. Biraz fazla abartılı bir anlatım oldu sanırım, kısacası, gidilmeyecek yol değil ama dikkatli olmak lazım.
Teo can go faster than me on this road. No no, his motorcycle is not for off road, it's Hyosung GT 250 naked.
Teo bu yollarda bana göre çok daha hızlı gidebiliyor. Bu arada motoru Hyosung GT 250 naked, yani cadde motoru, sanırım hafif motor ve yere yakın olmanın avantajını kullanıyor.

A break near Yerkupe Cave. There is big green area for picnic around this cave.
Yerküpe mağarasında mola. Burda piknik yapmak ve yağlı güreş müsabakaları için geniş yeşil alanlar var.
Dimensions of the Yerkupe Cave.
Yerküpe mağarasının vücut ölçüleri :))
It's locked so we just look from outside.
Sanırım sezon olmadığı için kapı kilitli, o yüzden dışarıdan baktık gerçi karanlıktan bişey göremedik ama.
Beatiful place for picnic but summer is better time for this.
Buralara kadar gelip bir soğuk suyunu içmeden devam edilir mi yola. Suyumuzu içtik çevreye baktık sincapları gördük (gerçi Teo göremedi sadece ben gördüm) artık yola devam.
We choose the way that's going outside of the Kavaklıdere, a view of the Kavaklıdere from this way.
Kavaklıdere'nin dışından giden yolu tercih ediyoruz, bu yoldan bir Kavaklıdere fotosu.
After Kavaklıdere we decided to go to Bodrum to see Andaç. Petrol break on Bodrum road.
Kavaklıdere'den sonra Bodrum'a gidip Andaç'ı görelim diyoruz. Tabi onda bir de emanetimiz var onu alıcaz. Bodrum yolunda benzin molası.

Bodrum Oasis, we met with Andaç. We asked for the price of cleaning bitumen, it's 25 TL so we said thank you, it's normal because you are in Bodrum.
Bodrum Oasis, Andaç'la buluştuk. Burda yıkamacıya ziftleri kaça temizlersin diye sorduk 25 TL dedi, biz de tabi ki yıkatmadık. Bodrum fiyatı biraz tuzlu geldi.

Andaç bought this BMW about 2 or 3 weeks ago. it's BMW F650 GS 2001, I like it.
Andaç 2-3 hafta önce resimdeki motoru aldı. Bu bir 2001 model BMW F 650 GS, ben beğendim.
Lunch time. We ate toast here than we go somewhere else for sweets.
Öğle yemeği zamanı, önce burda tostlarımızı yedik daha sonra "Tatlı Kaşığı" denen bir yerde tatlılarımızı yedik. Söylemek istediğim adamlar tatlı kaşığı diye bir yer açmış, bu da demek ki tatlı ağırlıklı bir yer ama ellerinde sadece 4-5 çeşit tatlı var. Muğla'da herhangi bir pastaneye gidin daha çok tatlı çeşidiyle karşılaşırsınız. Fiyatlar tabi ki Bodrum fiyatı, Kazandibi 5 TL eğer üstüne dondurma koydurursanız 8 TL, Ajda bardakta (Ajda bardağın ne olduğunu bilmiyorsanız lütfen bu linki tıklayınız http://sozluk.sourtimes.org/?t=ajda+barda%C4%9F%C4%B1) çay içmek isterseniz onun fiyatı 2 TL.
While we were coming back from the Bodrum, we saw the police speed trap after Yatağan. My speed was about 90, we didn't know even it catched us. For being catched risk we came to Muğla from village roads not from main road.
Şimdi gelelim gezinin olayına. Yatağan'ı geçtikten sonra Teo önde ben arkada gidiyoruz, hızımız 90 civarında. Tam Bozarmut'a gelirken sağda radarı farkettik, frene asıldık ama sanırım geç kaldık, radarın içinde oturan polis bana sırıtıyordu çünkü. Ülkemizde motorsikletler için hız sınırı 70 bunu geçerseniz ceza 105 TL eğer %30 unu geçerseniz yani hızınız 92 veya daha üzeri ise ceza 237 TL. Durum böyle olunca bizde yoldan çıktık, Bozarmut'tan Bozöyük yoluna saptık ordan Belen Kahvesine devam ettik, Belen Kahvesinden yola çıktık gidiyorduk bir baktık polis amcalar Bayır girişinde bekliyor. Onları görünce Teoman hemen sağdaki evler için Kazan yapıp satan mekana daldı, bende biraz gerisindeydim sağda çiçek satan mekana girdim. Motoru durdurdum tabi mekanın sahibi geldi, adama bir şey diyemedim mecbur başladım çiçeklerin, fidanların fiyatını sormaya. Sonra Teoman'ı aradım ne yapıyorsun diye cevabı şu oldu "yoldan geçerken burda kazan imal eden güzel bir mekan gördüm onlara bakıyorum". Daha sonra Kazan satan yer yürüme mesafesinde olduğu için motoru bırakıp yürüyerek Teoman'ın yanına gittim, bizim ki kendini fazla kaptırmış otomatik kazan için fiyat pazarlığı yapıyordu :)) Sonra ordan çıktık tekrar Belen Kahvesi yoluna girip ordan Kafaca tarafına gittik, yolda bir kömür madeninin içinden geçtik, hatta bir bölümünde biz geçerken resimde arkamızda görünenler gibi kamyonlar çalışıyordu, biz de onların arasından geçiyorduk. Yol, resimde görüldüğü gibi geniş, çamur ve taş karışımı.


While we were going village ways, we made discovery of an old city, here is the first photo :)))
Köy yollarından giderken antik bir şehrin kalıntılarını keşfettik, bu yayınlanmış ilk fotoğrafı :)))
Suddenly we saw the Black Guardians of the old city, I took out my sword and ride my horse...
Birden bu eski şehrin siyah gardiyanları çıktı karşımıza, kılıcımı çektim ve atımı üzerlerine sürdüm...
While I was doing all this Teo watched the war behind of me because he think that Black Guardians has dog and he beware of dogs :)))
Ben bütün bu savaşın içindeyken Teoman uzaktan izlemeyi tercih etti. Büyük ihtimal siyah gardiyanların köpekleri olabileceğini düşündü ve bu yüzden uzakta kalmayı tercih etti :))


Whatever I'm at home and my horse needs to be cleaning because of the Black Guardians blood. Black Guardians has black blood like bitumen :) I paid this man 5 TL and 4 TL for gas oil to clean bitumen sorry blood.
Herneyse artık evdeyim. Bu adama 5 TL, mazot içinde 4 TL toplam 9 TL, ziftleri pardon kanları temizlemesi için ödedim.
Before cleaning...
Temizlikten önce...
There is no "after cleaning picture" , sorry for that, see you next time...
Kusura bakmayın elimde "temizlikten sonra" fotoğrafı yok, gelecek sefere görüşmek üzere...