Trip 1 - Likya Road by car
Cuma akşamı Fethiye'ye gittik yolculuğumuz burdan başlayacak. Ölüdeniz-Faralya tarafını daha önce gördüğümüz için Kalkan'a kadar farklı bir yoldan gitmeye karar verdik. Üzümlü-Cadianda-Kemer-Saklıkent-Kalkan hattından gideceğiz.
Friday night we were in Fethiye. We saw Oludeniz-Faralya part before so we decide to go Kalkan from different way. Uzumlu-Kemer(Not Antalya Kemer, this is Fethiye Kemer)-Kalkan.
Üzümlü'de Dayıma uğradıktan sonra Cadianda'ya tırmanmaya başlıyoruz. Aşağısı Üzümlü, karşıdaki yol Nif-Çameli yolu.
Cadianda'ya ulaşıyoruz. Girişte başlayan bu patika yolu takip ederek tüm yıkık şehri gezebiliyorsunuz.
Here we are. You can see all places by using this walking way.
Little break while climbing up to antic city.
You can see Fethiye on background.
You have to walk this way to reach antic city.
Here is race circuit...
A view from city wall...
I think I saw a theatre over there...
And this is a roman period watcher...
Şehre son bir bakış...
Last overlook to city and goodbye...
They are the security men. To tour Cadianda 8 TL.
History of the Cadianda, sorry it's in Turkish.
Yoldan ilginç bir görüntü, biri ağaca saat asmış, dağın başında saati merak ederseniz diye, bu arada saat çalışmıyor.
-What this is?
-This is clock.
-Is it showing correct time
-Is it showing correct time
-It's not working :))
Next stop is Saklıkent.
A pancake break, because we are hungry.
Bu garibimi ayağından bağlamışlar , belli bir alan dışında yüzemiyor ve dolaşamıyor. Belki bir gün Nils gelip onu kurtarır.
One day Nils will come to save her.
İlk Likya yolu tabelamızı Kalkan girişinde görüyoruz. Daha önce Likya yolunun Ölüdeniz-Faralya-Patara kısımlarındaki tabelaları görmüştük.
We saw first Likya Road sign before Kalkan.
Sign 2 after Kalkan.
Kaputaj beach (between Kalkan-Kaş).
First night in Kaş. You can drink beer on harbour by paying 4 TL.
Kaş'ta kaldığımız Kayahan otelin kahvaltı salonundan manzaramız. (İki kişi kahvaltı dahil 50 TL) Daha fazla bilgi için http://www.hotelkayahan.com/index.php
Kaş'ta sabah gezintisi...
Morning walking...
Evet, buda yılın keşfi. Dikenli ağaç, araştırmak ve incelemek isteyenler için yeri: Kaş/Liman
And this the discovery of me, tree with thorn, if you want the check it adress: Kaş/Port
Burası gezinin hayal kırıklığı, Üçağız/Kekova. Köyün girişinde bir otopark tabelası sizi karşılıyor, nereye park ederseniz edin otopark ücreti alıyorlar. Turistik yerlerin ticari kaygılarla antipatik bir hale getirilmesine güzel bir örnek. Köyde ilginç birşey yok, Kekova yı görmek için tekne kiralamanız gerekiyor, 45 dakikalık tur 50 TL.
Köye girince herkesin aç kurtlar gibi başınıza üşüşmesinden dolayı köyün fotosu yok. Bu Kekova bölgesinin yukarıdan çekilmiş bir fotosu.
Öykü ve Kekova...
Öykü and Kekova...
Ben ve Kekova...
Me and Kekova...
Tabela 3.
Sign 3.
Çayağzı'nın uzaktan bir görünümü. Daha yakından bakmak isterseniz daha önceki gezimden şu fotoya bakabilirsiniz. Tıklayınız.
Tabela 4.
Sign 4.
Kumluca'dan sonra mavikent tarafına saptık, Gelidonya Deniz Feneri için. Burası mavikent sitesinin plajı.
For Gelidonya lighthouse we turned to Mavikent way after Kumluca.
Plajda biraz kuma basmaca ve stres atmaca.
A little bit fun at beach.
Stresi atınca mutluluktan uçmaya başladım.
I believe I can fly...
Tabela 5.
Sign 5.
Mavikent den sonra yaklaşık 8-10 km kadar çok kötü bir yoldan burnun uç kısmına yol alıyoruz.(Keşke motorumla gelseydim :((
After Mavikent we ride on very road for 8-10 km. I wish to came here by my motorcycle.
Arabayı burda bırakıyoruz ve yürümeye başlıyoruz. 500 metre yürüdükten sonra çevreden gelen sesler,ormanda yalnızlık duygusu ve etrafta çok fazla yusuf olmasından dolayı geri dönüyoruz. Kısacası görmeden geri döndük, ama yine gelecek ben...
We start to walk but after 500 meters we hear some voices and turn back immediately...
Yoldan bir görüntü. bu şekilde yaklaşık 10 km gidip dönüyoruz.
This is the road...
Korsan Koyu, Öykü ile ve Öykü olmadan...
Korsan Bay, with Oyku and without Oyku...
Ve Adrasan koyundayız.
And Adrasan beach.
Adrasan koyunda birkaç sanat denemesi...(Siyah-beyaz olunca sanat oluyor ne hikmetse:))
A few art attempt on Adrasan beach...(Somehow Black-White means art :))
Ve Olympos'tayız. Birkaç arkadaş dağcılık antremanları yapıyor.
And We're in Olympos.
Bu kaçıncı tabela oldu bilmiyorum...
Sign ????. I'm not sure about number
Öykü baya merak etmiş herhalde, sonuna kadar okudu.
Öykü read all of it.
Antik kentin içinden yürüyerek burdan Çıralı plajına çıkıyorsunuz.
After antic city we reached the Cirali Beach.
Burası da ünlü delik kaya.(ünlümü bilmiyorum tamamen salladım, genelde böyle şeyler ünlü olur o açıdan :)
Sepia 1
Sepia 2
Sepia 3
Çıralı plajı sol tarafımız.
Cirali beach, our left side.
Bilgisayarınız için Windows'a rakip masaüstü resmi :)) (gerçekten deneyin, büyütüp kaydedin ve daha sonra masaüstü yapın, ben yaptım güzel oldu, üstelik ücretsiz...)
This is a wallpaper for your computer :))) (free:))
Çıralı plajı sağ tarafımız...
Cirali Beach, right side...
Belki şans getirir diye delikten geçiyoruz.
We walk into hole for luck :)
Sabah kaldığımız odanın balkonundan manzara resimleri...
Views from the balcony of our room.
Akşam fotolar güzel çıkmadığı için, foto çekme işini sabah yaptım. Burası ateş yakma alanı, yakılan ateşin etrafında oturup sohbet ediyorsunuz.
Türkmen tree houses da kaldık.Daha fazla bilgi için tıklayınız. İki kişi kahvaltı ve akşam yemeği dahil 80 TL. Menüler oldukça doyurucu, açık büfe, doyuncaya kadar yiyebilirsiniz.
Bunlarda ağaç taklidi yapan cep telefonu vericileri. Eskiden insanlar buraya kafa dinlemeye geliyordu, telefonlar çekmiyordu. Bir yere 34 plaka lüks araba ve jeep ler gelmeye başladıysa orası bitmiştir. Sanki biraz eski ruhunu kaybetmiş gibi geldi ama yinede kesin konuşmayayım, gidip kendiniz görün.
These are base station in the form of tree. I think we don't need these, these are for people who has to work on holiday. If you are working on holiday it's not holiday.
Öykü and Kaş at night.
Night sport on close port...
I think moustache is not original...
Kaş'ta kaldığımız Kayahan otelin kahvaltı salonundan manzaramız. (İki kişi kahvaltı dahil 50 TL) Daha fazla bilgi için http://www.hotelkayahan.com/index.php
This is the view of our hotel breakfast saloon. Two person including breakfast 50 TL. For more click here.
Kaş'ta sabah gezintisi...
Morning walking...
Friend in Kas.
Evet, buda yılın keşfi. Dikenli ağaç, araştırmak ve incelemek isteyenler için yeri: Kaş/Liman
And this the discovery of me, tree with thorn, if you want the check it adress: Kaş/Port
Burası gezinin hayal kırıklığı, Üçağız/Kekova. Köyün girişinde bir otopark tabelası sizi karşılıyor, nereye park ederseniz edin otopark ücreti alıyorlar. Turistik yerlerin ticari kaygılarla antipatik bir hale getirilmesine güzel bir örnek. Köyde ilginç birşey yok, Kekova yı görmek için tekne kiralamanız gerekiyor, 45 dakikalık tur 50 TL.
Here is Üçağız, If you want to see Kekova you have to rent a boat from here. 45 minutes tour 50 TL.
Köye girince herkesin aç kurtlar gibi başınıza üşüşmesinden dolayı köyün fotosu yok. Bu Kekova bölgesinin yukarıdan çekilmiş bir fotosu.
Öykü ve Kekova...
Öykü and Kekova...
Ben ve Kekova...
Me and Kekova...
Tabela 3.
Sign 3.
Çayağzı'nın uzaktan bir görünümü. Daha yakından bakmak isterseniz daha önceki gezimden şu fotoya bakabilirsiniz. Tıklayınız.
Tabela 4.
Sign 4.
Kumluca'dan sonra mavikent tarafına saptık, Gelidonya Deniz Feneri için. Burası mavikent sitesinin plajı.
For Gelidonya lighthouse we turned to Mavikent way after Kumluca.
Plajda biraz kuma basmaca ve stres atmaca.
A little bit fun at beach.
Stresi atınca mutluluktan uçmaya başladım.
I believe I can fly...
Tabela 5.
Sign 5.
Mavikent den sonra yaklaşık 8-10 km kadar çok kötü bir yoldan burnun uç kısmına yol alıyoruz.(Keşke motorumla gelseydim :((
After Mavikent we ride on very road for 8-10 km. I wish to came here by my motorcycle.
End of the car road. We have to walk two km according to sign.
Arabayı burda bırakıyoruz ve yürümeye başlıyoruz. 500 metre yürüdükten sonra çevreden gelen sesler,ormanda yalnızlık duygusu ve etrafta çok fazla yusuf olmasından dolayı geri dönüyoruz. Kısacası görmeden geri döndük, ama yine gelecek ben...
We start to walk but after 500 meters we hear some voices and turn back immediately...
Yoldan bir görüntü. bu şekilde yaklaşık 10 km gidip dönüyoruz.
This is the road...
Korsan Koyu, Öykü ile ve Öykü olmadan...
Korsan Bay, with Oyku and without Oyku...
Ve Adrasan koyundayız.
And Adrasan beach.
Adrasan koyunda birkaç sanat denemesi...(Siyah-beyaz olunca sanat oluyor ne hikmetse:))
A few art attempt on Adrasan beach...(Somehow Black-White means art :))
Ve Olympos'tayız. Birkaç arkadaş dağcılık antremanları yapıyor.
And We're in Olympos.
Bu kaçıncı tabela oldu bilmiyorum...
Sign ????. I'm not sure about number
About Olympos (in Turkish)
Öykü baya merak etmiş herhalde, sonuna kadar okudu.
Öykü read all of it.
Antik kentin içinden yürüyerek burdan Çıralı plajına çıkıyorsunuz.
After antic city we reached the Cirali Beach.
Burası da ünlü delik kaya.(ünlümü bilmiyorum tamamen salladım, genelde böyle şeyler ünlü olur o açıdan :)
This is the famous rock with hole. (Joke, it's not famous. if it's famous I haven't heard about it...)
Sepia 1
Sepia 2
Sepia 3
Çıralı plajı sol tarafımız.
Cirali beach, our left side.
Bilgisayarınız için Windows'a rakip masaüstü resmi :)) (gerçekten deneyin, büyütüp kaydedin ve daha sonra masaüstü yapın, ben yaptım güzel oldu, üstelik ücretsiz...)
This is a wallpaper for your computer :))) (free:))
Çıralı plajı sağ tarafımız...
Cirali Beach, right side...
Happy family portrait...
Belki şans getirir diye delikten geçiyoruz.
We walk into hole for luck :)
Sabah kaldığımız odanın balkonundan manzara resimleri...
Views from the balcony of our room.
Akşam fotolar güzel çıkmadığı için, foto çekme işini sabah yaptım. Burası ateş yakma alanı, yakılan ateşin etrafında oturup sohbet ediyorsunuz.
I get the photos in the morning. Here is the fire place. At nights you can sit around the fire...
Türkmen tree houses da kaldık.Daha fazla bilgi için tıklayınız. İki kişi kahvaltı ve akşam yemeği dahil 80 TL. Menüler oldukça doyurucu, açık büfe, doyuncaya kadar yiyebilirsiniz.
We stayed in Turkmen tree houses. For more click here. We payed 80 TL including breakfast and dinner.
Bunlarda ağaç taklidi yapan cep telefonu vericileri. Eskiden insanlar buraya kafa dinlemeye geliyordu, telefonlar çekmiyordu. Bir yere 34 plaka lüks araba ve jeep ler gelmeye başladıysa orası bitmiştir. Sanki biraz eski ruhunu kaybetmiş gibi geldi ama yinede kesin konuşmayayım, gidip kendiniz görün.
These are base station in the form of tree. I think we don't need these, these are for people who has to work on holiday. If you are working on holiday it's not holiday.
Öykü is feeding peacock.
Bu foto ne diye merak ediyorsanız, fotoyu büyütün ortada ki beyaz noktanın keçi olduğunu göreceksiniz. "Keçi gibi" tabirini anlayabiliyorsunuz.
Find the goat on the picture.
Sanırım bu fotoğraftaki diğer iki kişinin kim olduğunu söylemem lazım. Onlar Julien ve Martin, dün akşam tanıştık. Antalya'ya kadar bizimle gelecekler. Burası ilk durak Phaselis antik kenti, daha fazlası için tıklayınız.
These are Julien and Martin. We met in Olympos and we travelled to Antalya together. First stop is Phaselis antic city. For more click here.
Orta Liman'ın sanat hali...
Art mode of the Middle Port...
Julien tarihi yakından incelerken...
Julien is checking the history...
Burası hamam, bunlar oturma yerleri olsa gerek. Oturup dedikodu yapıyorlardı sanırım.
Here is the Baths.
Okumak isteyenler için tarihçesi...
Phaselis history in Turkish.
Anfi tiyatro. Aşağıdaki beyaz tişörtlü çantalı arkadaş bize güzel bir mızıka dinletisi yaptı, böylece tiyatronun akustiğini de test etmiş olduk.
Anfi theatre. The man with white shirt play harmonica for us thereby we check the acoustic of the theatre.
Öykü burda duvardan iniyor, sanırım bir dahaki adımı Martin'in kafasına olacak.
I'm afraid Öykü's next step is Martin's head:))
Agora'dan yarımadanın diğer tarafına yürüyoruz.
We're walking the other part of the peninsula.
Sanat mı?
Is this art?
Bu sanırım sanat...
I guess this is art...
Orta limanda biraz denizi taşlamaca...
Bu foto ne diye merak ediyorsanız, fotoyu büyütün ortada ki beyaz noktanın keçi olduğunu göreceksiniz. "Keçi gibi" tabirini anlayabiliyorsunuz.
Find the goat on the picture.
Sanırım bu fotoğraftaki diğer iki kişinin kim olduğunu söylemem lazım. Onlar Julien ve Martin, dün akşam tanıştık. Antalya'ya kadar bizimle gelecekler. Burası ilk durak Phaselis antik kenti, daha fazlası için tıklayınız.
These are Julien and Martin. We met in Olympos and we travelled to Antalya together. First stop is Phaselis antic city. For more click here.
Orta Liman'ın sanat hali...
Art mode of the Middle Port...
Julien tarihi yakından incelerken...
Julien is checking the history...
Burası hamam, bunlar oturma yerleri olsa gerek. Oturup dedikodu yapıyorlardı sanırım.
Here is the Baths.
Okumak isteyenler için tarihçesi...
Phaselis history in Turkish.
Anfi tiyatro. Aşağıdaki beyaz tişörtlü çantalı arkadaş bize güzel bir mızıka dinletisi yaptı, böylece tiyatronun akustiğini de test etmiş olduk.
Anfi theatre. The man with white shirt play harmonica for us thereby we check the acoustic of the theatre.
Öykü burda duvardan iniyor, sanırım bir dahaki adımı Martin'in kafasına olacak.
I'm afraid Öykü's next step is Martin's head:))
Memory of Phaselis...
Agora'dan yarımadanın diğer tarafına yürüyoruz.
We're walking the other part of the peninsula.
Sanat mı?
Is this art?
Bu sanırım sanat...
I guess this is art...
Orta limanda biraz denizi taşlamaca...
We're hanging around by throwing stone...
Ağaç ve Kadın.
Woman and tree.
Kaleiçi oldukça kalabalık, turist grupları burda yoğunlukta, ama kaleiçi dışarıya göre daha sessiz ve sakin bir dünya.
Kaleici is very crowded because of the tourist groups, also according the other parts of Antalya, Kaleici is calm.
Antalya Port.
Bu arada söylemeyi unuttum, Julien ve Martin'le Antalya'ya gelince vedalaşıp ayrıldık. Biz oteli bulup yerleştik sonra dolaşalım diye çıktık ve tabi ki Antalya'da herkesin gezeceği tek yer olan Kaleiçi'nde tekrar karşılaşıyoruz.
Kaleiçinde biraz beraber takıldık. Julien ve Martin Lonely Planet'ten Kaleiçi'nde Dem-lik diye bir bar bulmuşlar ve bira 4 TL imiş. İmiş diyorum çünkü gidip barı buluyoruz ve biranın 6 TL olduğunu görüyoruz. Biz duş almak üzere otele dönüyoruz onlarda ucuz bira aramaya gidiyorlar, tekrar vedalaşıyoruz.
We walk around Kaleici together. We looked for Dem-Lik for cheap beer, but when we find it, disappointment, beer 6 TL. (don't trust lonely planet :))
Burası kaldığımız pansiyon. Eskiden konakmış sanırım. Burası salon, sağlı sollu altı oda var. İki kişi kahvaltı dahil 60 TL. Daha fazla bilgi için tıklayınız.
White Garden pansion. Two person including breakfast 60 TL. For more click here.
Öykü ve Bremen mızıkacılar. Önce, Kaleiçi'nin hemen yakınında bulunan Işıklar caddesinde turluyoruz...
Öykü and Bremen musicians.
Sonra La Paloma Pansiyonun restaurantında yemek olayını hallediyoruz.
We ate our dinner in La Paloma Pansion.
Sabah Antalya'da bir gün daha durmaya gerek olmadığını düşünüyoruz ve tekrar yollardayız...
Next morning we're going back to Mugla.
Dönüş yayladan. Korkuteli'nin meşhur yanıksı dondurmasını deniyoruz, ilk başta dibi tutmuş sütten yapılmış dondurma tadı geliyor daha sonra alışıyorsunuz. Korkuteli'nden sonra Babamın köyü Taşkesiği'ne uğruyoruz.
Retun voyage from Korkuteli. We pay a visit to my father's village Taşkesiği.
Burasıda temmuz ayında şenliklerin yapıldığı Akpınar piknik alanı, yazın burası yemyeşil oluyor tabi...
Akpınar picnic place near Taskesigi.
Oradaydım demenin başka bir yolu...
We were there...
Ağaç ve Kadın.
Woman and tree.
Ve Antalya'dayız. Hıdırlık Kulesinin yanından deniz manzarası. Antalya yüksek binalarıyla beni boğdu, uzun zaman olmuştu gelmeyeli sanırım uzun bir zaman da gelmem.
Antalya. I took this photo near Hıdırlık Tower.
Kaleiçi oldukça kalabalık, turist grupları burda yoğunlukta, ama kaleiçi dışarıya göre daha sessiz ve sakin bir dünya.
Kaleici is very crowded because of the tourist groups, also according the other parts of Antalya, Kaleici is calm.
Antalya Liman, bastırıp kartpostal olarak kullanabilirsiniz :)
Antalya Port.
Bu arada söylemeyi unuttum, Julien ve Martin'le Antalya'ya gelince vedalaşıp ayrıldık. Biz oteli bulup yerleştik sonra dolaşalım diye çıktık ve tabi ki Antalya'da herkesin gezeceği tek yer olan Kaleiçi'nde tekrar karşılaşıyoruz.
Kaleiçinde biraz beraber takıldık. Julien ve Martin Lonely Planet'ten Kaleiçi'nde Dem-lik diye bir bar bulmuşlar ve bira 4 TL imiş. İmiş diyorum çünkü gidip barı buluyoruz ve biranın 6 TL olduğunu görüyoruz. Biz duş almak üzere otele dönüyoruz onlarda ucuz bira aramaya gidiyorlar, tekrar vedalaşıyoruz.
We walk around Kaleici together. We looked for Dem-Lik for cheap beer, but when we find it, disappointment, beer 6 TL. (don't trust lonely planet :))
Burası kaldığımız pansiyon. Eskiden konakmış sanırım. Burası salon, sağlı sollu altı oda var. İki kişi kahvaltı dahil 60 TL. Daha fazla bilgi için tıklayınız.
White Garden pansion. Two person including breakfast 60 TL. For more click here.
Öykü ve Bremen mızıkacılar. Önce, Kaleiçi'nin hemen yakınında bulunan Işıklar caddesinde turluyoruz...
Öykü and Bremen musicians.
Sonra La Paloma Pansiyonun restaurantında yemek olayını hallediyoruz.
We ate our dinner in La Paloma Pansion.
Sabah Antalya'da bir gün daha durmaya gerek olmadığını düşünüyoruz ve tekrar yollardayız...
Next morning we're going back to Mugla.
Dönüş yayladan. Korkuteli'nin meşhur yanıksı dondurmasını deniyoruz, ilk başta dibi tutmuş sütten yapılmış dondurma tadı geliyor daha sonra alışıyorsunuz. Korkuteli'nden sonra Babamın köyü Taşkesiği'ne uğruyoruz.
Retun voyage from Korkuteli. We pay a visit to my father's village Taşkesiği.
Burasıda temmuz ayında şenliklerin yapıldığı Akpınar piknik alanı, yazın burası yemyeşil oluyor tabi...
Akpınar picnic place near Taskesigi.
Oradaydım demenin başka bir yolu...
We were there...
2 yorum:
hoş bir gezi olmuş. yol gibisi yoktur.
Guzel olmus, baska yok mu?
Yorum Gönder